Thursday, July 28, 2011

Kınalarınız hazırdır inşallah

Çok kızgınım arkadaş... Hem de çok kızgınım... Nasıl bir düşmanlık, nasıl bir kıskançlıktır bu... Lanet olsun size ve yaptıklarınıza... Lanet olsun oynadığınız kalleş oyunlara, bu kadar mı ezildiniz 13 yıldır, bu kadar mı acıdı malum yerleriniz... Bu kadar mı bilendiniz Fenerbahçemize, Fenerbahçe'mize verdiğiniz her tür (küçük veya büyük) bu kadar mı keyif alır oldunuz...

Yaa bir zamanlar Pingel'i almıştık Bursa'dan, küçüktüm o zamanlar, Nielsen ile birlikte oynayacaklar diye çok heyecanlıydım, müthiş bir forvet, gözümde kocamandı, ama bir maç sonra sakatlanıp gitti... Hevesim kursağımda kaldı...

Bu sene olan farklı mı? Geçen sene Karabük'ü çıkaran, sezon başında ismi Galatasaray ile anılan, sonrasında Fenerbahçe ile flörte başlayan, ağzına sıçtığınız, rezil rüsva ettiğiniz, içinde futbol oynama isteği bırakmadığınız, sonra Fenerbahçe'mizin transfer ettiği Emenike... Top mu oynattınız, hayır, olur mu yaşı onun 30'dur, 40'dır, dişlerinden yaş tespiti yapın , yok para sayarken görüntüleri var dediğiniz, önce gözaltına, oradan yabancılar şubesine aldığınız, o salyalar akan ağzınızdan sarkan çürük çarık dişlerinizle her tarafından ısırmaya çalıştığınız o Emenike gitti, hem de ne dedi biliyor musunuz "Bu iklimde top oynayamam", bu cümleyi anlayabiliyor musunuz? Ben anladığınızı hiç zannetmiyorum... Çünkü sizin Fenerbahçe ile çözemediğiniz bir probleminiz, bir yaranız var...

İçimde bir ukte kaldı, Emenike'yi izlemek istiyordum Fenerbahçe forması ile, ama siz bunu elimden aldınız... O yüzden çok kızgınım size, hem de çok kızgınım... İşte bu kızgınlığım yüzünden Şükrü Saracoğlu'nda hep tepki alacaksınız... Hep orada istenilmediğinizi hissedecek ve kovulacak, yuhalanacaksınız...

Son bir söz, bunlar bizim Fenerbahçe'liliğimizden hiçbirşey kaybettirmiyor, hala Fenerbahçe'mizin maçlarını inanılmaz bir sabırla çekiyoruz... Hangi ligde olursa olsun, ister Süper Lig, ister Şampiyonlar Ligi... Fakat inanın bu olan olaylar, tüm maskelerin düşüp, kimin ne mal olduğunu görmemizi sağladı...

Thursday, July 21, 2011

Tam da gözlerim kapanmaya başlamıştı ki...

Fenerbahçemiz resmi sitesinden yaptığı açıklamada tam da gözlerimi kapatıp kaderime razı edilmek üzereyken, daha herşeyin bitmediğini, yapılacaksa da herşeyin (lütfen!!!) kitabına göre yapılması gerektiğini üstüne basa basa belirtti... Okuduktan sonra, nasıl da yandaş medya tarafından bana uygun görülen kadere (daha henüz hakedip haketmediğim kesinleşmemişken) alıştırıldığıma hayıflandım...

Bana kızanlar olabilir ama, sorular hakikaten süper ve benimde kendime sorduğum sorulardan...

- Süper kupa finalini erteledin de, neden erteledin?
- Delilleri sen nasıl görüyorsun da savunma makamı göremiyor?
- Bu deliller neden ve neye göre seçilerek gönderildi?

Bakalım, neler olacak?

Kozmik Odada az pişirilmiş Fenerbahçe

Malzemeler

- Bir kozmik oda
- Özenle seçilmiş ve ayrılmış mahkeme ifadeleri, savcıya verilen ifadeler,
- Kime/neye göre ayrıştırıldığı belli olmayarak teslim edilmiş deliller
- Mahkeme tutanakları
- Özenle kırpılıp içleri ayıklanmış telefon konuşmaları
- Fenerbahçe takımı (kesinlikle başka bir takımla yapmayın)
- 5 tane seçilmiş Etik Kurulu üyesi (İsimleri ve şecereleri medyada detaylandırılacak)

Tarifi

Özenle seçilmiş ve ayıklanmış mahkeme ifadeleri ve savcı ifadeleri 5 tane seçilmiş Etik kurulu üyesi ile birlikte Kozmik odaya konulur, 1 kaç gün bekletilir, bu sırada savcıya verilen ifadelerle birlikte iyice beyni bulanan Etik kurulu üyelerinin önüne Fenerbahçe konulur.Önlerindeki özenle seçilmiş savcı ifadeleri ve mahkemede verilen ifadeler nedeniyle beyni bulanan Etik kurulu üyeleri Fenerbahçeyi acı bir tepkimeye sokarlar. 3 günlük acılı pişmenin ardından Fenerbahçe'yi istediğiniz rahatlıkla tüketebilirsiniz...


Önemli not : Bu yemek başka yörelerde başka takımlarla yapılabilirken, siz siz olun sakın başka takımlarla yapmayın, Fenerbahçe kadar lezzetli gelmez size...

Wednesday, July 20, 2011

Anaaa nasıl yaptık yaw 17'de 16'yı, hayret

Uzun süredir blog yazmaya çalışıyorum, yazmaya çalıştıklarım iki paragrafı geçti mi, bir rehavet ve bir bitirememezlik çöküyor, o nedenle bundan sonra daha kısa yazılar yazacağım, belki ilhamım geri gelir...

Neyse, bu yazıda Trabzonspor'lu Divan'ın yaptığı açıklamadaki komik cümleye bir dokunduralım... "53 sezonluk birinci lig tarihinde hiçbir takımın, özellikle ligin ikinci yarısında 17 maçta 16 galibiyet aldığı görülmüş bir olay değildir." Bu başarının altında ne arıyorsunuz bilmiyorum, fakat ben bu maçların hepsini izledim ve öyle ilk yarıda 3-0, 4-0, on dakikada 2-0 ile alınan maçlar değil bunlar... Bu maçlar, 90+4'te atılan gollerle, geriye düşüldüğünde çevirilen skorlarla alınan maçlar... Kaldı ki hatırlıyorum, Antep'e 90+4'te atınca buna da "hakem maçı çok uzattı" demişlerdi...

Hangi akla mantığa uygun düşünce böyle bir cümleyi kabul eder, görmemiş olman görmeyeceğin anlamına mı geliyor... Eğer öyleyse, bu açıklama insanları galeyana getirmekten, holiganları daha da kinlendirmekten başka ne amaçla yapılmış olabilir ki, tabi anlayan gülüyor sesli sesli "bu ne lan" diye ama, spor sitelerinde yorum yazan binlerce insanın yazdıklarını okursanız anlarsınız, nasıl bir malzeme vermeye çalıştıklarını...

Ben mi, ben de gülenlerdenim, fakat böyle büyük bir kulübün bu şekilde bir açıklama yapmasını, anlamakta da zorluk çekiyorum açıkçası...

Monday, July 18, 2011

Hayatımın Anlamı - 19.07

Fenerbahçe ile ilgili ilk hatıram, 1989'da çoğu Fenerbahçelinin vakıf olduğu 4-3'lük o inanılmaz Galatasaray maçı ile olmuştur. Önlüğümü çıkarıp bir çırpıda maçın karşısına oturup soluksuz izlemişimdir o maçı.

Ondan sonra 92-93 sezonuna kadar bir kopukluk var, o sezon babamın bana aldığı bir oto teybi ile tüm lig maçlarını radyo1'den (o zamanlar sanırım adı bu idi) dinlemem, golleri atan oyuncuları not almam ile hatırlarım bu dönemi, ve sanırım Fenerbahçe'nin maçlarını kaçırmadan takip etmem de bu zamana rastlar...

O zamandan bu zamana neredeyse 20 yıl olmuş, kalbim Fenerbahçe ile atıyor...

Şu 3 haftalık zor süreçte, bazen sinirden neredeyse ağlayacak duruma geldim, bazen tüm eleştirilere kulağımı rahatlıkla kapattım, fakat bugün bunların hiçbirisi önemli değil, Fenerbahçem nasıl olsa tüm zorlukları aşacaktır, biz de zaten her zaman Fenerbahçemizin yanında duracağız... Ne olursa olsun...

Dünya Fenerbahçeliler günü bugün, umarım bu tarihten sonra karanlıktan aydınlığa çıkışımız olur...

Hepinizin Dünya Fenerbahçeliler Günü kutlu olsun...

Sunday, May 15, 2011

Nasıl bir adamsın sen ya??

Ya Aleks hocam, sen nasıl bir adamsın ki, 3 tane penaltıyı gözünü kırpmadan gole çeviriyorsun, ve hepsini aynı köşeden ağalara bırakıyorsun... Maç esnasında nargile kafede söylediğim gibi "Copy-Paste"...

Ayrıca sen nasıl bir adamsın ki, bu 3 gol seni rehavete sokmuyor, doymuyorsun, üstüne 1 serbest vuruş, bir de aşırtma gol atıyorsun... Sonra da maçtan sonra Lig TV'ye üç güzel çocuğun ve bir muhteşem eşinle çıkıp, "Pazartesi şampiyon olacağız" dedirtiyorsun... Ayrıca kızının isim olarak Merve ismini seçmesi, gönlümü çeldi...

Bu maçtan sonra konuşalacak en önemli konu Cüneyt Çakır'dır, bir hakem Türkiye'de bir maçta bir takıma 3 penaltı vermez, haketse dahi...Ama Cüneyt Çakır verdi, ve hakikaten giydiği formanın hakkını verdi... Aslında bir anlamda sezon boyunca verilmeyen penaltıları vererek, günah çıkardı...

Penaltı pozisyonlarında muhakkak ki haklıydı, ayrıca maçı 90'da bitirerek de müthiş bir centilmenlik gösterdi...

Fenerbahçemin güzel oyuncuları, hepinizi tek tek tebrik ediyorum...

Volkan, Uğur'un pozisyonunu müthiş çıkardın...

Lugano, ilk 20 dakikada Vittek ile müthiş mücadele ettin....

Yobo, maç boyunca soğukkanlı bir şekilde pozisyonlara hakim oldun...

Santos, ilk yarının başlarında müthiş bir ters kademe ve maç boyunca ileri doğru müthiş zorladın oyunu...

Gökhan, bu mücadele azmi, bu hırs, inşallah önümüzdeki sezon çok güzel yerlerde görürüz seni...

Selçuk, defansın açıklarını müthiş kapattın...

Emre, arı gibi, ileri geri mücadelen takdire değer...

Mehmet Topuz, müthiş bir mücadele, maç 5-0 ama hala aynı mücadeleyi gösteriyorsun...

Stoch, sol tarafı o kadar zorladın ki, o kanattan Uğur zar zor geldi...

Niang, kim ne derse desin, iki penaltı senin eserin, nasıl bir sürat o....

Ve Aleks, sana ne diyelim, heykelin dikilse yetmez, altından olsa, o da yetmez, bu takım için daha ne yapacaksın... Sana özel sayfaları daima yazacağım....

Neticede 6-0 bitti maç, artık önümüzdeki maça bakacağız.... Sivas maçını kazandık mı özlem bitiyor... İnşallah bir kazaya kurban gitmeyiz... Hakikaten çok hakettik bu şampiyonluğu... Çok hakettik...

Saturday, April 30, 2011

İbret Tablosu...

Genelde rakipler ile ilgili yazmam fakat, bu akşam ki maçtan sonra bunları bir şekilde kayıt altına alıp, ileride de hatırlamak isterim...

Ligin 31. haftası

TakımlarOGBMAYAvP
1. Fenerbahçe 30 22 4 4 71 31 40 70
2. Trabzonspor 30 21 7 2 57 21 36 70
3. Bursaspor 30 15 10 5 46 25 21 55
4. Gaziantepspor 30 15 7 8 41 29 12 52
5. Beşiktaş 31 13 8 10 47 35 12 47
6. Eskişehirspor 30 11 11 8 34 32 2 44
7. Kayserispor 30 12 8 10 39 38 1 44
8. İ.B.B.Spor 30 12 4 14 38 39 -1 40
9. Karabük 30 11 7 12 44 47 -3 40
10. Ankaragücü 30 10 9 11 49 52 -3 39
11. Antalyaspor 31 9 11 11 36 43 -7 38
12. Gençlerbirliği 31 9 10 12 39 46 -7 37
13. Galatasaray 31 11 4 16 33 43 -10 37
14. Manisaspor 30 11 3 16 42 48 -6 36
15. Sivasspor 31 8 9 14 38 51 -13 33
16. Bucaspor 31 6 7 18 31 56 -25 25
17. Konyaspor 31 4 11 16 26 44 -18 23
18. Kasımpaşa 31 5 8 18 30 61 -31 23

Sunday, April 24, 2011

Belki de şampiyonun gözyaşları...

Sıcak sıcak yazdığım yazılardan birisi olsun bu...

Maçı nargile kafede izledim, nargile ve bira eşliğinde... İsteyen olursa adresi veririm... Mavi beyaz olan Fenerbahçe formamla gitmiştim, İlk yarı 2-1 bittikten sonra çıkardım formayı totem olsun diye, oldu da :)

Maçtan notlar ;

  • Yine verilmeyen penaltı, Semih'in ceza sahası içerisinde topu çekmeye çalışması esnasında iki Buca'lı oyuncu topu elden ele alıyor, hakem Bünyamin, geziyor :) O dakika artık Fenerbahçe için hiç penaltı verilmeyeceğine hüküm getirmiştim, yanılmışım..
  • 55 dakika ruh gibi oynayan bir takım, aynı ilk yarıdakiler, Trabzonlu arkadaşlar maç esnasında önümden geçiyorlar, sevinecekler ama tereddüt ediyorlar, "maçtan sonra artık" diyorlar...
  • Sonra mı? Sonrası müthiş, maç 3-1 olduktan sonra öyle bir 15 dakika izledik ki, hem Allah yardım etti, hem oyuncular şampiyonluğu akıllara getirdi...
  • Uzun zaman sonra penaltı, Buca'lı oyuncular baktı ki, Fenerbahçe'ye penaltı yasak, artık bokunu çıkararak elle top kesmeye çalıştılar, ve penaltı... 3-2...
  • Alex havada süzüldü ve kafayı vurdu, ben nargileyi falan fırlattım, ses de kalmadı zaten... 3-3...
  • Dedim ki Guiza girse, hiç yapmadığı birşey yapsa, ilk defa topa zamanında dokunsa gol olsa, Allah duydu dileğimizi ve 3-4... Sonrası malum...
  • Guiza ağlıyor, ister reklam deyin, ister duygusal deyin, isterseniz kumar oynamış ve pişman olmuş bir adam deyin, attığı gole her futbolcu ağlamaz... Sonrasında röportajında da devam etti ağlamaya... Guiza, ne kadar gol kaçırsan da, bu taraftar ilginç bir şekilde seni seviyor unutma....
  • Nihayetinde bu gözyaşları, 5-3'lük galibiyet, şampiyonluğa bir adım daha... Kursakta kalan sevinç naraları (17 takım var ne de olsa, nara atacak)... Bir dönemeçi daha döndü Fenerbahçe....

Daima seninleyiz, Fenerbahçem, tek farklardan çok maç çevirdin bu sezon, bak 2 farktan da çevirdin... Umarım, 4 hafta sonra bunları gururla anlatırız...

Saturday, April 16, 2011

Sıcak sıcak... Fenerbahçe : 1 - Gaziantepspor : 0

Yani inanılmaz bir maç izledik, aklıma direk Luciano'nun 90'larda attığı golle Sakarya'yı 1-0 yendiği maç geliyor... Eğer bir takım 90+'da gol atabiliyorsa o zaman şampiyonluk istiyor demektir... Neyse sıcak sıcak maçın iğrenç hakemi ve yönetimine geleyim...

Dedim ya, sıcak sıcak yazıyorum, fakat bu sefer bir kaç tekrar ve yorum izledim...

1 - Dk.1 Alex'in pozisyonu dünyanın her yerinde penaltı iken, Göçeğin yönettiği bu maçta penaltı değil, e be hakem, baksana topun yönü değişiyor mu? Ya da madem bu kadar cesursun, hakemi aldatmaya yönelik hareketten göster Alex'e sarı kartı... Yer mi, yarın Trabzon-Bursa maçı var.

2 - 21. dakika Niang, arkadan müdahele ayakları birbirine karışıyor ve Göçek bu sefer kendince (!!!) doğru karar veriyor ve penaltı değil diyor ve Niang'a sarı kart....

3 - Emre Güngör'ün Lugano ile yaptığı mücadele bizim Amerikan Güreşi'nde izlediğimiz hareketlerle devam ediyor, Emre Güngör sarı...

4 - Bitmedi, verilmeyen gol, bence gol verilebilecek bir pozisyon ki, Göçek önce golü veriyor, sonra iptal ediyor....

5 - Tamam haksızlık etmeyelim, Lugano'da kırmızı kart görmeliydi, o bileğe basma pozisyonunda...

Neyse, 4-0 bitecek maç, 1-0 bitti, o da 90+4'te geldi... Buna da şükür...

Sunday, April 3, 2011

Sıcak sıcak... Fenerbahçe : 0 - Bursaspor : 0

Saatler veya günler sonra bunların aksi tabii ki yazılacak, fakat bir fanatik ve bir futbolsever olarak, maçı bu kadar katleden bir hakem görmedim... Sayalım ;

1 - Bursaspor'un kendini her yere atışında verilen fauller

2 - İlk yarının son dakikasında verilmeyen penaltı (sarılmayı o şekilde yaparsan penaltı olmaz, bkz. Beşiktaş maçı) ve ardından gelen geri pas

3 - İkinci yarıda Ozan İpeğin düdükten sonra topa vuruşu verilmeyen sarı kart ( ki ikinci sarıdan kırmızı oluyor)

Kusuruma bakmayın...

Thursday, March 31, 2011

Alex, daima, sonsuza kadar

Vallahi video 1 sene önce paylaşılmış, fakat ben henüz gördüm, burada bir hatıra olarak kalsın.. Özellikle Samsun maçındaki golü sanırım hiç unutmayacağım... Alex, daima, sonsuza kadar...


Friday, March 25, 2011

Güzel bir deplasmanın ardından

Çok güzel bir maçtı, maçın sonlarında neredeyse heyecandan ölüyordum... Maçtan sonra tüm Galatasaray'lılar, maçta sadece üç pozisyonumuz olduğunu, bunlardan ikisinin de gol olduğunu söylese de, 90 dakika bittiğinde, Fenerbahçe'nin gollerinden başka birşey hatırlamıyordum...



Fakat bu işin bir yüzü, bir diğer yüzü ise Fenerbahçe'nin Galatasaray maçlarından sonraki performansı. Ben de bunu merak ettim ve son 10 yıl Galatasaray maçlarından sonra oynadığımız maçlara baktım....Sonuç ferahlatıcı... Bundan önceki son 10 yıl oynadığımız 20 Galatasaray maçından sonra oynadığımız karşılaşmalarda 15 galibiyet, 3 beraberlik ve 2 mağlubiyet almışız. Normal... Kazandığımız  13 maçtan sonra ise 10 galibiyet 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet.. Bu da iyi sayılır.Yani aslında zannettiğimiz gibi Fenerbahçe için Galatasaray maçlarını kazandıktan sonra sezon bitmiyor..


Umarım, yine böyle olur ve Bursaspor maçından alnımızın akıyla çıkarız...

2009-2010 
(Fenerbahçe : 3 - Galatasaray : 1) - (Kayseri : 1 - Fenerbahçe : 1)
(Galatasaray : 0 - Fenerbahçe : 1) - (Fenerbahçe : 2 - Kayseri : 0)

2008-2009
(Fenerbahçe : 4 - Galatasaray : 1) - (Fenerbahçe : 2 - Ankaraspor : 0)
(Galatasaray : 0 - Fenerbahçe : 0) - (Ankaraspor : 1 - Fenerbahçe : 0)

2007-2008
(Fenerbahçe : 2 - Galatasaray : 0) - (Gençlerbirliği : 1 - Fenerbahçe : 2)
(Galatasaray : 1 - Fenerbahçe : 0 ) - (Fenerbahçe : 3 - Gençlerbirliği : 2)

2006-2007
(Fenerbahçe : 2 - Galatasaray : 1) - (Ankaragücü : 0 - Fenerbahçe : 1)
(Galatasaray : 1 - Fenerbahçe : 2) - (Fenerbahçe : 3 - Ankaragücü : 1)

2005-2006
(Galatasaray : 0 - Fenerbahçe : 1) - (Fenerbahçe : 2 - Trabzonspor : 2)
(Fenerbahçe : 4 - Galatasaray : 0) - (Trabzonspor : 2 - Fenerbahçe : 3)

2004-2005
(Galatasaray : 1 - Fenerbahçe : 0) - (Fenerbahçe : 3 - Konyaspor : 0)
(Fenerbahçe : 1 - Galatasaray : 0) - (Konyaspor : 4 - Fenerbahçe : 2)


2003-2004
(Galatasaray : 2 - Fenerbahçe : 2) - (Fenerbahçe : 1 - Gençlerbirliği : 0)
(Fenerbahçe : 2 - Galatasaray : 1) - (Gençlerbirliği : 0 - Fenerbahçe : 1)

2002-2003
(Fenerbahçe : 6 - Galatasaray : 0) - (Fenerbahçe : 4 - Elazığspor : 2)
(Galatasaray : 2 - Fenerbahçe : 0) - (Elazığspor : 3 - Fenerbahçe : 3)

2001-2002
(Galatasaray : 2 - Fenerbahçe : 0) - (Fenerbahçe : 2 - Denizlispor : 1)
(Fenerbahçe : 1 - Galatasaray : 0) - (Denizlispor : 1 - Fenerbahçe : 2)


2000-2001
(Galatasaray : 0 - Fenerbahçe : 0) - (Fenerbahçe : 4 - Erzurumspor : 2)
(Fenerbahçe : 2 - Galatasaray : 1) - (Erzurumspor : 1 - Fenerbahçe : 2)

Thursday, March 24, 2011

Topuzların Mehmet...

Fenerbahçe 9'da 9 yapmış, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor maçları kazanılmış, güzel bir istikrar yakalanmıştır. Kadroda oynayan oyuncuların çoğu mevkilerinde performanslarını artırmışlardır. Ama bunlar arasında biri var ki, sahada neler yaptığını söylemekten öte izlemek gerek... Topuzların Mehmet'ten başkası değil bahsettiğim.



Çok çalkantılı bir transfer sonrası Fenerbahçe'ye imza atan bu adam, ilk senesinde kendisini hala Kayserispor'da zannettiği için performansını gösteremedi...  Kayserispor'da oynadığı mevkii olan forvet arkası pozisyonu, Fenerbahçe'de büyük bir ismin elinde idi, bu nedenle sağ açık futbolcusu oldu...

Bir gün herkes Fenerli olacak

İkinci sezon, Aykut ile birlikte başlayan sezonda şu ana kadar 26 maçın hepsine çıkıp, 2262 dakika sahada yer alarak ne kadar istikrarlı bir futbolcu olduğunu gösterdi, ayrıca Gökhan Gönül'e sağ bekte yardımları, orta sahanın ortasında Emre, Selçuk ikilisine yaptığı yardımlarla, ilk sezondan çok farklı bir görüntü çizen Mehmet, bu istikrarının ödülünü 2,5 sene sonra yeniden milli takıma seçilerek aldı...



İnanıyorum ki, Mehmet bu performansını Milli Takım'da da devam ettirecek ve onu bu kadar zamandır kadro için düşünmeyen zihniyetlere gereken cevabı verecektir.


Kaynaklar : http://www.tff.org/Default.aspx?pageId=30&kisiId=530312

Tuesday, March 22, 2011

Mahkeme kararı ile kapalıyım...

Açıkçası blogger veya blogspot (hangisini tercih ederseniz edin kapalı) Yüksek Kurullar Kurulu tarafından kapatıldıktan sonra, başlarım böyle işin içine diyerek blog yazmaktan soğumuştum... Haa DNS ayarlarını, etc/hosts hilelerini bilmediğimden mi, tabi ki değil... Fakat bu şekilde bir zihniyetin yasaklarının daha neler yapabileceğini görmek istemediğimdendi... Ama içimdeki blog yazma sevgisi, birşeyleri paylaşabildiğim noktanın burası olması, bu nefretin üstesinden geldi ve yeniden yazmaya karar verdim...

Vee yeniden yazmaya başlıyorum... Vatana, millete, mahkemelere ve bilimum site kapatıcı zihniyete hayırlı olsun...

Friday, February 25, 2011

Fenerbahçe : 65 - Olympiakos : 80 ( 24 Şubat 2011 )



Bu hafta izlediğimiz üç maçtan ikisi geldi ve sonra gitti, biri ise geldi, gitti ve geldi... Ne değişik bir durum değil mi? Önce pazar günü Fenerbahçe-Beşiktaş maçı, sonra bayanlar basketbolda, 15 sayılık farktan giden maç ve dün gece de yine 26. dakikada 12 sayı önde geçtiğin maçı 15 sayı farkla yenilmenin verdiği üzüntü... Uzun rotasyonundaki sorun bu maçta kendini gösterecekti, bağıra bağıra geldi bu mağlubiyet, son saniyelerde gelen üçlük ile Olympiakos'un grup liderliği garanti oldu... Şu aşamada hayıflanmanın kimseye getireceği bir yarar yok... Önemli olan sonraki hafta oynayacağımız zorlu maç, Valencia deplasmanı... Son haftalarda üst üste maç kazanan Valencia zorlu bir rakip olacak... Kalbimiz Fenerbahçemiz ile atsa da, umarım ilk 3 maçta 3 galibiyet aldığımız gruptan çıkarız...

Thursday, February 24, 2011

Beşiktaş : 2 - Fenerbahçe : 4 ( 20 Şubat 2011 )

Bu tür maç yazılarını, bundan sonra bekleyip hafta ortasında yazacağım. Hakikaten düşünecek ve yazacak çok fazla şey bulabiliyorsunuz...

Seramoni


Kısa bir özet geçelim, keyifli bir Pazar akşamı oldu, lig tarihinde ilk defa Beşiktaş'a 4 gol birden attık, bu sezon bir maçı daha geri getirdik ve hepsinden önemlisi Alex'in hat-trick yaması idi... Bir sürü yerde okumuş olacağınız için, burada sadece kayıt altına almak adına yazıyorum, 3 bölümden oluşan bir maçtı.

1. 0-30. dk Fenerbahçe'nin şok presi ve önde basan takımın 5 gol pozisyonu 1 golü ve 1 direkten dönen topu, Selçuğun baskısı, Necip'in 5.dk'da kendi kalesine attığı gol ve 0-1...

Selçuk gol sevinci..


2. 30-60.dk Beşiktaş'ın oyuna dönüşü, iki uzaktan şut ve kaçan pozisyonlar, özellikle de Almeida'nın birebir pozisyonu kaçırması. Dk. 44 Ekrem, Dk. 49 Toraman ve 2-1...

3. 60-90. dk Ferrari'nin kırmızı kartı ile başlayan süreç, Beşiktaş'ın nefes bile almaya mecalinin kalmadığı ve Alex'in hat-trick yaptığı kısım.. Dk. 65,72,75 Alex, 2-4...


Kaç desibel olacak

Maç başladığında ve devamında spiker'lerin ilk söylediği laflardan bir tanesi idi geçen maçlardaki desibeli örnek vererek "Beşiktaş taraftarı tribünü doldurmuş, bakalım bu sefer kaç desibel olacak?"... Gecenin sonunda hepimiz gördük kaç desibel olduğunu...

Lugano'ya yapılan

Haftaiçi herkes utanmadan, Lugano'nun yaptıklarından bahsetti. Açıkçası hep beraber maçı izledik, Ferrari ile inanılmaz bir mücadele vardı Lugano arasında, ben bir ara bu insanüstü mücadeleyi hayranlıkla izledim.. Normalde defans oyuncuları, forvet oyuncularını marke eder, ama Schuster Lugano'yu marke etme işini Ferrari'ye vermişti, bu da ne kadar çok çekindiğini gösteriyor zaten. Neyse, sonra olan oldu, Ferrari, Lugano'yu bir kafakol yaptı, baktı hakemin sesi çıkmıyor, burnunun üstüne bir indirdi ve ardından kızarıverdi... Sonrası çorap söküğü gibi geldi... Lugano'ya bu kadar çok şerefsiz diyenlere, Lugano maçlarda cevabı veriyor, fazla birşey söylemeye gerek yok...

Dia'nın performansı

Adam parıl parıl parıldıyor, ilk yarı Ekrem'i darmadağın etti, ben bir futbolcunun bu kadar çaresiz kaldığını görmemiştim, o koşular, dripling, defansa yardım ve asist, Beşiktaş'ın Yıldızları (!!!) kadar olmasa da o da bir hayli parladı Pazar akşamı...

Ekrem atılmalıydı

Dia'yı durdurmak işini her türlü şekilde yaptı, normalde bize çarçabuk gösterilen kartlar orada olsaydı, 15. dakikada oyundan atılırdı, sonra da kimse Almeida'yı veya Ferrari'yi konuşmazdı... Gökhan'ı 79. dakikada oyundan atanlar, 15. dakikada Ekrem'i neden atmıyorsunuz? Komedi...


Alex, Alex, Alex...

"Alex 60 dakika hiç oynamadı, kırmızı kart pozisyonundan sonra ortaya çıktı" diyen arkadaşlar, herhalde futboldan anlamıyorlar, "Heeeeey, bu adam 3 gol attı, 1 asist yaptı, ve maçta toplam 4 gol var", desek de, bu adamlar Alex'i hiçbir zaman anlayamayacaklar, ne yazık ki bende onlar için üzülüyorum, her sene "Alex'in koşanı"nı getirselerde "Koşmayan Alex"e ibretle, kıskançlıkla bakacaklar... Baksınlar, ne de olsa onlara göre "Hagi" daha iyi, ayrıca Lugano'ya laf atanların "Hagi"si de lama gibi hakeme tükürmemiş miydi? Tabi ayağına basıp hakemi sabitledikten sonra :)


Beşiktaş'ın kadrosu

Beşiktaş'ın kadrosu iyi, hatta Türkiye liginin üstünde, fakat aralarında bir armoni yok, olmadıktan sonra da hiçbir zaman bir takım olarak oynayamayacaklar...


Dolmabahçe'de bir köy hikayesi

Bunu da blogların birinden buldum, müthiş keyifli...



Son Söz

Önümüzdeki üç maç, Kasımpaşa, Gençlerbirliği ve Konyaspor, konsantrasyon kaybı olmazsa 3'te 3 gelebilir... Bekleyip göreceğiz...

Sunday, February 20, 2011

Alex daha ne yapacak da beğeneceksiniz...

Anlamıyorum, anlamıyorum, anlamıyorum...

Alex'in daha ne yapması lazım, uçarak rövaşata ile kaleciyi ters köşeye yatırıp, aynı zamanda kaleciye kırmızı kart göstertip, bir de penaltı kazandırsa, hem gol, hem de penaltıyı gole çevirse o zaman Alex'i sever miydiniz?

Alex, ikili mücadelede Quaresma, Guti ve Ernst'in ayaklarındaki topu alıp aynı zamanda hepsine birden sarı kart göstertse, bir de Fenerbahçe taraftarına bedava kombine sağlasa Alex'i sever miydiniz? 

Alex, gole giden topu topuğuyla kurtarıp, kendi attığı pasa 80 metre depar atarak yarım vole vursa, bu da gol olsa, ve hem asist, hem de gol Alex'e yazılsa, Alex'i sever miydiniz?

Sevmezdiniz, sevemezdiniz, çünkü çekemiyorsunuz..

Alex ne yaptı biliyor musunuz? 19 Beşiktaş maçında 12 gol attı, son maçta Beşiktaş'ı 4-2 yendiğimiz maçta 1 asist ve 3 gol attı, ne eder biliyorsunuz değil mi? 4 eder... 4 golde aktif...

Bu adam daha da atacak ve atamadığı her maçta, siz Alex koşmuyor, Alex'in kondisyonu yeterli değil diyecekseniz... Diyebilirsiniz garip mahluklar, demeye devam edin, Fenerbahçe taraftarının ve Alex'in sizi taktığı falan yok... Siz ne derseniz deyin, Alex diye bir deha Fenerbahçe formasıyla harikalar yaratmıştır ve daha da yaratacaktır...

Geçmiş olsun Alex'e rakip olanlar, daha atılacak çok gol var...

Saturday, February 19, 2011

Fenerbahçe : 97 - Bornova Bld 72 ( 19 Şubat 2011 )

Tofaş galibiyeti ve maç fazlası ile birkaç saatte olsa Galatasaray liderliği almıştı, ama öyle güzel ki, Fenerbahçe mağlup olsa bile geri alacaktı liderliği... Nitekim Galatasaray'ın liderliği pek kısa sürdü. Ligin son sıralarındaki Bornova Bld, beklediğim gibi çok fazla direnç gösteremedi ve 25 sayı farkla yenildi... Fenerbahçe bir anlamda ter attı.. Bu galibiyetle ligde 20. maçında 18. galibiyetini aldı ve liderliğini sürdürdü...


Maçta bu kadar fark olması  dolayısıyla, öne çıkan bir oyuncu vardı diyemeyiz... Preldziç iyi performansını sürdürdü.. Fenerbahçe defansındaki disiplini hiç bırakmaması önemli bir nottu. Ayrıca maçın sonlarında farkın iyice açılması ile birlikte Fenerbahçe'nin Berkay, Kerem gibi genç oyunculara da şans vererek, onlara da bu havayı nüfuz etme şansı tanıdı...

Friday, February 18, 2011

Haftasonu Fenerbahçe-Beşiktaş maçı tahmini

Beşiktaş Dinamo Kiew'den 4 yemiş, bir anlamda dayak yemiş ve yorgun... Fenerbahçe dinlenmiş, son haftayı Kayseri galibiyeti ile kapamış... Maçın sonucu bana çok fazla beraberlik gibi geliyor, fakat bir galibiyet gelirse de farklı olmaz 1-0 veya 2-1...

Eskilerden bir kare


Haa, kim galip gelir, işte o belli olmaz... Fenerli olduğum için Fener diyemiyorum, bir tür totem benim için... Fakat derbinin İnönü'de olması dengeleri sağlıyor... Fenerbahçe için 1 puan idare eder, Beşiktaş için herhangi bir puanın anlamı yok... Bu da Fenerbahçe'yi biraz daha öne çıkarıyor... Yine de bir tahmin isterseniz, 1-1 beraberlik diye geçiyor içimden....

Thursday, February 17, 2011

Zalgiris Kaunas : 85 - Fenerbahçe Ülker : 84 ( 16 Şubat 2011 )

Basketbolu yaklaşık 1994'ten beri izliyorum, hatta ilk hatırladığım odamdaki siyah-beyaz bir televizyonda (Rus pazarından almıştım) Fenerbahçe - Efes Pilsen play-off yarı finali ve Mirsad'ın ( O zamanlar Efes'li bir delikanlı) süre bittikten sonra yaptığı tipleme, maçı bir ya da iki sayı ile Efes'in kazanması ve benim öfkemdir... Kim derdi ki, ondan 15 sene sonra, bu sinirlendiğim adamın aldığı her ribaund için büyük keyif alacaktım... Neyse, onu da haftasonu Beşiktaş maçında kaybettik zaten...

Kısa keselim ve Zalgiris maçına gelelim, maç ile ilgili çok teknik not yazacak kelamım yok, sadece uzun rotasyonunda bayaa bir sıkıntı yaşayan Fenerbahçe'nin, ribaundlarda (gerek ofansif, gerek defansif) geri kaldığı bir maçtı, bir türlü koparamadağımız maçı uzatmalarda 85-84'lük skorla yenilerek bitirdik...

Ribaund mücadelesi
Bu maçtan sonra ne oldu, grubu birinci bitirmek zora girdi, önümüzde zorlu Olympiakos ve Valencia maçları var, biri içeride, biri dışarıda... Ama daha can sıkıcı olan durum, zaten uzun rotasyonunda sorun yaşayan Fenerbahçe'nin dün de Kaya'nın sakatlık ve sonrasında beş faul alması, aynı şekilde Lavrinoviç'in sorumsuz bir beş faul ile oyun dışı kalması beni kara kara düşündürüyor...

Bunların yanında Preldziç'in yükselen performansı, Ömer'in devamlılığı da takımın şu aşamadaki artıları...

Wednesday, February 16, 2011

Alex de Souza, üstad, futbol dehası...

Aslında bu yazıyı kişisel bloglarımın birinde yazacaktım, fakat madem spor ile ilgili bir blog yazmaya başladım, bu yazıyı da burada yayınlamak şart oldu...

Geçenlerde kızımla birlikte maç izliyoruz, tabi kızımın maçtan anladığı yok, ama Fenerbahçe zıbını ile muhteşem bir hali oluyor (bu arada kızım 8 aylık), Alex yine harikalar yaratıyor, koşuyor, pas veriyor, ikili mücadeleye giriyor, arkadaşlarına bağırıyor...



Düşündüm ki, bu kadar müthiş bir futbolcuyu, geldiği seneden itibaren istatistikleri alt-üst etmiş bir futbol üstadını, kırmadığı rekor kalmamış bir dehayı izleyebildiğim için sanırım çok şanslıyım... En azından benim büyüklerimden Lefter'i dinlediğim gibi, ben de küçüklerime Alex'i anlatabileceğim, Samsun'da attığı rövaşata golü, Antalya'da tek pasta Guiza'ya yaptığı asisti, takımda gol kralı olduğu seneleri, ve en çok da gazetelerin manşetlerinde yer alan "Gemisini kurtaran kaptan" başlıklarını... Daha aklıma gelen binlerce anıyı paylaşırken, bir efsaneyi anlatıyor olmaktan, onu canlı izlemiş bir Fenerbahçeli olarak inanılmaz bir gurur duyacağım...

Teşekkürler Alex, bize bu mutluluğu yaşattığın için, teşekkürler Aziz başkan bize Alex'i izlettiğin için, ve teşekkürler Aykut hocam, inadından vazgeçip Alex'e güvendiğin için...

Fenerbahçe : 2 - Kayserispor : 0 ( 14 Şubat 2011 )

Açıkçası maçtan önce çekincelerim vardı, Kayseri ligin en diri takımlarından birisi, oynadıkları futbol bir başka, defansta top dolaştırıp dikine paslarla kaleye gidebilen hızlı oyuncuları var. Eh Fenerbahçe'nin de Kayseri tablosu belli... Bu maçı diğer maçların aksine bir nargile kafede, nargile eşliğinde izledim... Yani biraz stresli çokça keyifliydi açıkçası, hele kadrolar açıklandığında daha bir keyiflendim, Baroni yok kadroda, Özer, Mehmet Topuz ve Selçuk üçlüsünden ikisi orta sahanın ortasındaki muhtemelen Özer kanatta ( ki öyle oldu)... Güzel olacak dedim içimden...


Maç öncesi
Öyle de oldu, daha henüz ikinci dakikada Volkan Babacan'ın kısa düşen topu, Özer'in pasında sağ taraftan kaçan Mehmet Topuz, içeri indirdiği topta Niang, ve gooool (1-0)... Ama golden öte, gol esnasında ve hemen öncesinde Kayserispor'un üzerine fırtına gibi çöken Fenerbahçe idi keyifli olan... Belliydi golün geleceği...

İlk gol sonrası Alex ile Niang birbirini kutluyorlar.

Golden sonra, daha önceden izlediğimiz Fenerbahçe olsa idi, geriye çekilip bir süre oyunun bu şekilde gitmesi için uğraşırdı, fakat değişen şeylerden biri de bu sanırım, Aykut Kocaman'ın takımı, golden önce nasıl ise, golden sonra da o şekilde oynuyordu.... İşte bu bir yenilik idi benim için...  Fakat Kayseri, baktı ki maçı son saniyelere berabere götüremeyecek, biraz biraz canlanmaya başladı... Amrabat çok kaliteli bir oyuncu, hem kanat, hem de orta sahanın ortasında topla çok hızlı hareket edebiliyor... Neyse ki, son haftalarda yaşadığımız iyi durumlardan birisi de Andre Santos'un form grafiği ve maça asılmaya başlaması, her ne kadar yine sol bek görevine bazen geç dönse de, en azından uğraşıyor... Amrabat'ı ise ilk yarıda ve ikinci yarının ilk 15 dakikasında canından bezdirdi...

Neyse, uzatmayalım, koskoca ilk yarı, Dia'nın spektaküler bir çalım dizisi ve ardından berbat bir vuruşu, Fenerbahçe'nin ısıran ve rahatsız eden presi ve Kayseri'nin herhangi bir pozisyon bulamaması ile geçildi...

İçimden, takım bu skorla devre arasına girerse, büyük bir adım atmış olur dedim, ve öyle de oldu... İkinci yarı yine aynı şekilde Fenerbahçe presi ve orta sahada Mehmet Topuz ve Selçuğun özverili futbolu ile başladı...

Bu noktada Selçuk için ayrı bir paragraf yazmak lazım, şöyle ki, geçen sezon ilk isabetli şutunda Galatasaray'ı avlayan (Kadıköy'den vursa gol olurdu ya) orta sahada bence saatli bomba tadındaki Selçuk, o karakterden çıkmış, çalımlarında kendine güven gelmiş, bunlardan öte, bir zamanlar Aurelio'nun yaptığı gibi defansın açıklarını kapatan bir hal almıştı... Öyle ki, son saniyede Kayseri'nin attığı ofsayt golünde son adam idi... Bence kendisi tebriği haketti...

Devam edelim, dakikalar 60'ı gösterdiğinde kornerde topun başına giden Alex idi, duran topların üstadı... Ortasını yaptı ve bir Lugano klasiği... goooool (2-0)... Müthiş bir kafa vuruşu, bırak Volkan'ı, Suleymanou olsa topla birlikte içeri girerdi...

Lugano'nun gol sevinci

Yine golden öte, başka güzel şeyler oluyordu sahada, neydi peki bunlar, bir resim bin kelamdan daha çok şey anlatır, aşağıdaki fotoğraflar anlatıyor herşeyi,

Lugano ve Alex

İkinci gol sonrası sevinç yumağı

Bu da birinci gol.

Daha fazla maç analizi yapmanın anlamı yok, golden sonra Fenerbahçe daha kontrollü oynadı, Niang'ın yanlış tercihleri ile 3 adet pozisyonu harcadık ve Kayseri 14. dakikadan sonra ilk net pozisyonunu 83. dakikada yaşadı, bu pozisyonda Selçuk, defansın açığını kapattı ve pozisyon savuşturuldu...

En sonunda maçı bitirdik, fakat maç bittiğinde artık kendimize daha bir güveniyorduk, takım üzerine katarak devam etmiş ve bu dört haftalık süreçteki en iyi futbolunu oynamış ve Beşiktaş maçı öncesi bizlere umut vermişti... Hepsinden önemlisi, gol sevinci bir yumak halinde yaşanmış, ve takımdaşlık en yüksek seviyesine çıkmıştı...

Önümüzdeki Beşiktaş maçı önemli, bu futbol bize puan veya puanları getirir, fakat Beşiktaş'a yenilsek dahi, bu mantıktan vazgeçmememiz lazım...

Herkese, futbol dolu günler...

(NOT : Fotoğraflar sporx.com ve ajansspor.com'dan alınmıştır )

Bloga başlarken

Beni bilen bilir, kafamdan geçenleri yazıp çizmeyi çok severim... Çünkü konuşmalar kulaklarda silikleşerek kaybolurken, yazılar tarihte yerlerini alırlar... Elbet birisi blogspot'un yedeğini aldığında bizim bu yazılarımızı da alacak, ve muhakkak ki bir yerlerde sonsuza kadar yaşayacağız... O nedenle, yazmaya devam...

Her konuda birkaç kelamı olan ben, bu blogu da Fenerbahçe'me ayırmaya karar verdim... Ve çoğu futbolcunun yaptığı gibi, "Gole giden" yolda  takımıma avantaj kazandırmak için kendimi yere atmaktansa, kaleye şut çekmeyi tercih ederek bu blogda Fenerbahçe sevgimi paylaşmak istedim...

Henüz tek başına ben yazıyor olacağım, fakat umarım ileride benimle aynı isteği taşıyan başka yazarları da burada ağırlarım...