Thursday, February 24, 2011

Beşiktaş : 2 - Fenerbahçe : 4 ( 20 Şubat 2011 )

Bu tür maç yazılarını, bundan sonra bekleyip hafta ortasında yazacağım. Hakikaten düşünecek ve yazacak çok fazla şey bulabiliyorsunuz...

Seramoni


Kısa bir özet geçelim, keyifli bir Pazar akşamı oldu, lig tarihinde ilk defa Beşiktaş'a 4 gol birden attık, bu sezon bir maçı daha geri getirdik ve hepsinden önemlisi Alex'in hat-trick yaması idi... Bir sürü yerde okumuş olacağınız için, burada sadece kayıt altına almak adına yazıyorum, 3 bölümden oluşan bir maçtı.

1. 0-30. dk Fenerbahçe'nin şok presi ve önde basan takımın 5 gol pozisyonu 1 golü ve 1 direkten dönen topu, Selçuğun baskısı, Necip'in 5.dk'da kendi kalesine attığı gol ve 0-1...

Selçuk gol sevinci..


2. 30-60.dk Beşiktaş'ın oyuna dönüşü, iki uzaktan şut ve kaçan pozisyonlar, özellikle de Almeida'nın birebir pozisyonu kaçırması. Dk. 44 Ekrem, Dk. 49 Toraman ve 2-1...

3. 60-90. dk Ferrari'nin kırmızı kartı ile başlayan süreç, Beşiktaş'ın nefes bile almaya mecalinin kalmadığı ve Alex'in hat-trick yaptığı kısım.. Dk. 65,72,75 Alex, 2-4...


Kaç desibel olacak

Maç başladığında ve devamında spiker'lerin ilk söylediği laflardan bir tanesi idi geçen maçlardaki desibeli örnek vererek "Beşiktaş taraftarı tribünü doldurmuş, bakalım bu sefer kaç desibel olacak?"... Gecenin sonunda hepimiz gördük kaç desibel olduğunu...

Lugano'ya yapılan

Haftaiçi herkes utanmadan, Lugano'nun yaptıklarından bahsetti. Açıkçası hep beraber maçı izledik, Ferrari ile inanılmaz bir mücadele vardı Lugano arasında, ben bir ara bu insanüstü mücadeleyi hayranlıkla izledim.. Normalde defans oyuncuları, forvet oyuncularını marke eder, ama Schuster Lugano'yu marke etme işini Ferrari'ye vermişti, bu da ne kadar çok çekindiğini gösteriyor zaten. Neyse, sonra olan oldu, Ferrari, Lugano'yu bir kafakol yaptı, baktı hakemin sesi çıkmıyor, burnunun üstüne bir indirdi ve ardından kızarıverdi... Sonrası çorap söküğü gibi geldi... Lugano'ya bu kadar çok şerefsiz diyenlere, Lugano maçlarda cevabı veriyor, fazla birşey söylemeye gerek yok...

Dia'nın performansı

Adam parıl parıl parıldıyor, ilk yarı Ekrem'i darmadağın etti, ben bir futbolcunun bu kadar çaresiz kaldığını görmemiştim, o koşular, dripling, defansa yardım ve asist, Beşiktaş'ın Yıldızları (!!!) kadar olmasa da o da bir hayli parladı Pazar akşamı...

Ekrem atılmalıydı

Dia'yı durdurmak işini her türlü şekilde yaptı, normalde bize çarçabuk gösterilen kartlar orada olsaydı, 15. dakikada oyundan atılırdı, sonra da kimse Almeida'yı veya Ferrari'yi konuşmazdı... Gökhan'ı 79. dakikada oyundan atanlar, 15. dakikada Ekrem'i neden atmıyorsunuz? Komedi...


Alex, Alex, Alex...

"Alex 60 dakika hiç oynamadı, kırmızı kart pozisyonundan sonra ortaya çıktı" diyen arkadaşlar, herhalde futboldan anlamıyorlar, "Heeeeey, bu adam 3 gol attı, 1 asist yaptı, ve maçta toplam 4 gol var", desek de, bu adamlar Alex'i hiçbir zaman anlayamayacaklar, ne yazık ki bende onlar için üzülüyorum, her sene "Alex'in koşanı"nı getirselerde "Koşmayan Alex"e ibretle, kıskançlıkla bakacaklar... Baksınlar, ne de olsa onlara göre "Hagi" daha iyi, ayrıca Lugano'ya laf atanların "Hagi"si de lama gibi hakeme tükürmemiş miydi? Tabi ayağına basıp hakemi sabitledikten sonra :)


Beşiktaş'ın kadrosu

Beşiktaş'ın kadrosu iyi, hatta Türkiye liginin üstünde, fakat aralarında bir armoni yok, olmadıktan sonra da hiçbir zaman bir takım olarak oynayamayacaklar...


Dolmabahçe'de bir köy hikayesi

Bunu da blogların birinden buldum, müthiş keyifli...



Son Söz

Önümüzdeki üç maç, Kasımpaşa, Gençlerbirliği ve Konyaspor, konsantrasyon kaybı olmazsa 3'te 3 gelebilir... Bekleyip göreceğiz...

No comments:

Post a Comment